266

Kısacık film kaçışım bu haftalık sona erdi.. Şimdi yine bir kitapla ve müzikle dönüş vakti..



Boris Vian'ın Sıradan Kişiler İçin Peri Masalı adlı kitabının açılış cümlesi:

"Birinci Bölüm bana ait değildir." -Yazar-

:)

292

14. !F Uluslararası Bağımsız Filmler Festivalinden izleyeceğimiz ilk Film:

Orjinal Adı: The One I Love
Türkçe Adı: Tek Aşkım
Yönetmen
: Charlie McDowwel
Senaryo: Justin Lader
Oyuncular: Mark Duplass, Elisabeth Moss
Ülke: ABD
Yıl: 2014
Süre: 91 dakika


Festivaller:
2014 Sundance, Seattle
2015 İstanbul



“Mutlu olmamız çok kolaydı… Şimdi, tekrar yaratmamız gereken bir şeye dönüştü,” -filmden-


Konu:
Her şey olacağına varır demenin en acayip yolu.
Rayından çıkan bir romantik komedi. Kesin çözümün yolunu bulmuş bir evlilik terapisti. “İyi günde ve kötü günde” sözüne sonuna kadar inanmış bir evlilik; ta ki öteyi görene kadar! Çiftler, evlilikler ve ilişkiler hakkında yapılabilecek her türlü filmi gördüğümüzü düşündüğümüz anda karşımıza çıkan bir yenisi. Tek Aşkım, her türlü yıkım veya telafi, en güzel aldanış veya en sert gerçeklik üzerine söylenebilecek yeni bir şey kalmadığını sananları yanıltıyor. Filmin bir yerinde Ethan, "Kim Korkar Virginia Woolf’tan?" filminin alternatif, tuhaf bir boyutunda gibi olduklarını söylüyor. Yorumun epey ince ve isabetli olduğunu görüyoruz.



Etkinlik Bilgileri:
Tarih: 24 - 30 Nisan 2015 haftası
Saat: 21:45
Yer: Korupark - Başka Sinema

276

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 8. Filmim:


Orjinal Adı: Jauja
Türkçe Adı: Hayal Ülkesi
Yönetmen
: Lisandro Alonso
Senaryo: Lisandro Alonso, Fabian Casas
Oyuncular: Viggo Mortensen, Ghita Norby
Ülke: Arjantin, Abd, Hollanda, Fransa, Meksika, Danimarka, Almanya
Yıl: 2014
Süre: 109 dakika


Ödülleri:
2014 Cannes FIPRESCI Ödülü–Belirli Bir Bakış
2014 Ghent Mansiyon
2014 Lima Jüri Özel Ödülü


Konu:
Kadim olanlar demiş ki: "kim ki dünya cenneti “Jauja”yı bulmaya çalışır, yolda kaybolur..." 1882’de, yerli halka karşı soykırım harekâtı sırasında Patagonya’da bir ileri karakoldayız. Danimarkalı yüzbaşı Gunnar Dinesen’in 15 yaşındaki kızı Ingeborg genç bir askere tutulup evden kaçınca, yüzbaşı genç çifti bulmak için tekinsiz düşman bölgesine girmeyi göze almaya karar verir. Lisandro Alonso’nun senaryosunu yazdığı ve profesyonel oyuncularla çalıştığı ilk filmi olan Hayal Ülkesi, bizi zamanın ötesinde, geçmişin kaybolup geleceğin anlamsızlaştığı bir yere götüren yüzbaşının yalnız arayışının hikâyesi. Ünlü oyuncu Viggo Mortensen’in göz dolduran performansıyla emperyalizme dair bilmeceli bir tefekkür.


289


Nobel ödüllü roman yazarı Günter Grass, 87 yaşında 13 Nisan 2015 günü enfeksiyon sebebiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Oyun yazarlığını da sanat yaşamına sığdırmış olan Grass, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştı.

1959'da yayımlanan, 
büyümek istemeyen Oscar isimli çocuğun gözünden İkinci Dünya Savaşı yıllarını anlattığı ve daha sonra da sinemaya aynı adla uyarlanan Teneke Trampet romanıyla dünya çapında ün kazanan Grass'ın aralarında "Kedi ve Fare" ve "Köpek Yılları"nın da bulunduğu birçok eseri de milyonlarca okura ulaştı.


Grass'ın üzerine düşünülesi sözleri:

*** Kötü kitaplar da olsalar, yine de kitaptırlar ve bu yüzden kutsaldırlar.

*** Lekesiz hiçbir şey yoktur. Sanatın çiçeklenmesi bile katıksız değildir. Güneşin benekleri, tüm dahilerin zor zamanlar geçirdiği anlar vardır. Kederde bile bir kahkaha gizlidir. Kükremenin de bir sessizliği olduğu gibi.
*** Sanat uzlaşmaya varmazken, hayat çeşitli uzlaşmalarla doludur.

*** İnanmak, kendi yalanlarınıza inanmak demektir. Bu dersi çok önceleri aldığım için minnettar olduğumu söyleyebilirim.

*** Hafıza saklambaç oynamayı sever. Daha uzağa dokunmaya, giyinip süslenmeye meyillidir. Fakat hafıza kendisiyle çelişir; ukalalık. Ne yaparsan yap, başının dikine gider.

*** Sessizdim. Çünkü diğer birçoğu da sessizliğini koruyorlardı. Suçu topluluğun suçu gibi göstermek, oldukça iyi bir baştan çıkarma yöntemiydi. Ya da, birisi hakkında üçüncü şahsı kullanarak mecazen konuşmak: 'O sessizdi, O sessizliği gördü, O susturdu, O susturuldu.'

*** Ormanlardan her zaman etkilenmişimdir. Çünkü ormanlar, doğanın hayal gücünün benimkinden çok daha geniş olduğunu farketmemi sağlıyor. Hala öğrenecek çok şey var.

*** Sanat; müthiş derecede uçuk kaçık, oldukça amaçsız bile olabilir. Ama muhakkak aynıdır, gereklidir. Amaçsız ama gerekli.. Bir Püritan'ın anlamakta güçlük çektiği şey de bu."

Püritanizm: 16. ve 17. yüzyılda, İngiltere'de önem kazanmış bir Protestan dini akımıdır. Sonraları bu akım, kimi çevrelerce "sanat karşıtlığı-düşmanlığı" olarak nitelendirilmiştir.

290

SANSÜRÜN 1001 HALİ

Alkan Avcıoğlu - 14 Nisan 2015 BirGün



Kültür ve sanat alanında karşılaştığımız sansür vakalarının sayısı hızla ar­tarken kul­lanılan yöntem­ler de iyice ilginç bir hal al­maya başladı.


İki gün önce de­vletin sansür re­fleksi yine mey­dan­daydı. Bir kon­serin gerçekleşme­sine, bir filmin ulus­lararası bir fes­ti­valde göster­ilme­sine izin verilmedi. Mevzubahis film, İstan­bul Film Fes­ti­vali kap­samında göster­ile­cek olan, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu'nun yönet­tik­leri ‘Kuzey / Bakur’ belgeseliydi. Fes­ti­val, yaptığı duyu­ruda TC Kültür ve Tur­izm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün, Türkiye’de üretilen tüm film­lerin kayıt-tescil bel­gesi olması gerektiğini hatırla­tan bir yazı yol­ladığını açıkladı. Bu ne­denle de gösterim iptal edildi.


Önce­likle şunu baştan be­lirt­mek gerek. Ticari dolaşıma giren (vizy­ona giren veya DVD'si piyasaya sürülen) film­lerin kayıt tescil bel­gesi alması, sınıflandırılması pekala nor­mal. Ancak film fes­ti­val­lerinde göster­ile­cek film­lerin böyle bir uygu­la­maya tabi tu­tul­masının dünyada pek örneği yok. Lakin, Türkiye'deki film fes­ti­val­lerinde göster­ilen ya­bancı film­ler için de böyle bir durum söz konusu değil. Hal böyleyken bu bel­genin sadece yerli yapımlara şart koşulması ve bunun belli film­lere uygu­lan­maya çalışılması, bu yönet­meliğin yer­ine ve du­ru­muna göre sansür işlevi görecek keyfi bir uygu­lama olduğunu gösteriyor. Şüph­e­siz ki bu yönet­melik yeni değil fakat sansür amaçlı kul­lanılması pratiği yeni yeni yaygınlaşıyor.


SANSÜRE KILIF ÇOK

Geçtiğimiz ay, Çukurova Üniver­sitesi’nin kütüphanesinde bu­lu­nan nü tablo­lar Yeni Akit'in yaptığı haber son­rası kaldırıldı. Üniver­site ise tablo­ların “es­kidik­leri” için kaldırıldığını savundu. “Es­kidiler”, “kayıt tescil bel­ge­sine başvur­madılar”, “Türk aile yapısına aykırı” vb. şek­ilde türlü türlü kılıf mev­cut. Bu sansür uygu­la­malarının en tehlikeli tarafı da böyle açık ve muğlak ol­maları. Kılıfına uydurulmuş sansür uygu­la­maları, ge­lenek­sel tanımlara göre or­tada nihai bir yasak kararı ol­ma­masından fay­dala­narak suyu bulanıklaştırıyor. Tüm bu sansür süreçleri o kadar başarılılar ki, mem­leket olarak apaçık sansür olan olay­ları önce “sansür mü, değil mi?” diye tartışıyoruz. Apaçık olan gerçek­leri ve sansürün gelişmiş ver­siy­on­larının toplum­sal hay­ata ve ku­rum­lara nasıl nüfuz ettiğini göz ardı ediy­oruz. 'Bakur’ ile il­gili tartışmada da “Ee canım onlar da kayıt tescil bel­ge­sine başvur­sun­lar” diyen­leri de, diğer bir ku­tup­tan “göster­ilen diğer film­lerin kayıt tescil bel­gesi var mıymış” diyen­leri de göre­bil­i­riz. İşte tam da bu bulanık su­lara girmemek ve mese­lenin özüne dönerek tartışma nok­tasını yönet­melik ve arkasındaki zi­h­niyet olarak be­lir­lemek gerekiyor. Film fes­ti­val­lerinde göster­ilen film­leri kayıt tescil bel­gesi al­maya zorunlu kılmak kabul edile­mez, çağdışı bir mantık.


Michel Fou­cault sansürün ik­ti­darın erkini simgelediğinden bahsederken ceza ve dene­tim düsturlarıyla oto­sansüre dönüştüğünden bahseder. Bakur’un gösterimini en­gelleyen bu süreçte de, kayıt tescil bel­ge­sine başvuru zorun­luluğu bu erkin sim­gesi olan bir araç. Dönem dönem bu aracı, dene­timi ve potan­siyel cezayı hatırlat­mak ise sansür süreçlerinin oto­sansüre dönüşmesini hede­fliyor. Böyle­likle sansür tek bir merkez­den uygu­lan­may­a­cak; ku­rum­lara ve in­san­lara yayılarak, bilgi ve kimliğe sir­ayet ed­erek kendi ken­dini yeniden üreten bir edime dönüşecek. Film fes­ti­val­leri bu mem­lekette oto­sansür mekaniz­masına dönüşmeyen ender alan­lar­dan biri. Bu film­leri pro­gram­la­maya ve göster­m­eye devam ediy­or­lar. Ancak ik­ti­darın erki, dene­tim ve ceza yoluyla hatırlatılıyor. Dar bir çerçevede düşünmemek gerekiyor; hedef sadece bir filmin göster­ilmesini engelle­mek değil. Bu mantıksız yönet­meliğe daya­narak, dene­tim üzerinden yaratılan sansürün içselleştir­ilmesi ve oto­sansür re­flek­sine dönüşmesi is­teniyor. Ben­zer bir şeyi TV kanal­larımızda yaşadık, yaşıyoruz. Pek çok TV kanalı mev­cut mevzu­at­ları içerik­lerinin çok ötesinde yo­rum­la­yarak sakınca yarata­bile­cek her şeyi ke­siyor, mozaik­liyor, bip'liyor. Çünkü böyle yap­madıklarında dene­tim ve ceza baş gösteriyor ve sansürün alt-mekaniz­malara sir­ayet etme işlemi tamamlanıyor. Şu an film fes­ti­val­lerini bekleyen en büyük tehlike de işte bu. Fes­ti­val­lerin pro­gram­larını ya­parken bu yönet­meliği katı bir şek­ilde uygu­la­maları, etli sütlüye bulaşmayalım derken 'sakıncalı’ ola­bile­cek film­leri prgramlarına al­mama eğil­i­m­inin başlama tehlikesi. Fes­ti­valler de, sektör de bu tehlikenin farkında. Dolayısıyla sektörün, fes­ti­val­lerin ve yazarların dayanışma içinde hareket ed­erek bu yönet­melikte değişiklik talep et­meleri gerekiyor.


Not: Bir süre önce kalp krizi geçiren ve te­davisi süren, filmin yönet­men­lerinden Çayan Demirel'e acil şifalar diliy­oruz.

275

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 7. Filmim:



Orjinal Adı: Virunga
Türkçe Adı: Virunga

Yönetmen: Orlando Von Einsiedel
Senaryo: Orlando Von Einsiedel
Oyuncular: Andre Bauma, Emmanuel De Merode
Ülke: İngiltere, Kongo
Yıl: 2014
Süre: 100 dakika


Ödülleri:
2015 Cinema Eye Honors En İyi Görüntü
2014 AFI Docs Festivalin En İyisi
2014 Tribeca Yenilikçilik Ödülü
2014 Abu Dhabi Kara İnci


Konu:
Yönetmen Orlando von Einsiedel ve yürütücü yapımcı Leonardo di Caprio, “yürek burkan bir duyarlık ve yürek hoplatan bir gerilimle iç bunaltıcı bir rüşvet, yolsuzluk ve şiddet ağı” anlatıyor. Dünyanın biyoçeşitliliği en yüksek yerlerinden biri olan Kongo Virunga Milli Parkı M23 silahlı isyancıları tarafından tehdit edilince, küçük ve yorgun bir korucu ekibi karşılarına dikilir. Eski bir çocuk asker, yetim gorillerin bakıcısı, bir doğa koruma uzmanı ve film ekibi de iki ateş arasında kalır. Kahramanları, kötü adamları, gorilleriyle bu benzersiz aksiyon-belgesel, daha güzel bir dünya için kendi hayatını hiçe sayanların inanılmaz öyküsünü anlatıyor.


274

İstanbul yağmurlu ve soğuk.. 
trafik ağır aksak ilerliyor.. 
34. İstanbul Film Festivali harika gidiyor.. 
program yoğun.. 
vakit az.. 
takside bile film çalışıyorum.. 
(bknz: yukarıdaki fotoğraf..) 
bu havayı seviyorum.. 
bu koşturmacayı.. 
filmlerden sarhoş olmayı.. 
dev sinema salonlarında boş koltuk olmadan film izlemeyi.. 
merdivenlerde bile oturanları görmeyi.. 
iki film arası sıcak bir çay içmeyi.. çayını içerken bir yandan filmleri incelemeyi, okumayı..
İstanbul da güzel, festival de güzel.. 
şimdi bugünün ilk filmini seçtim.. 
Virunga..

273

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 6. Filmim:

Orjinal Adı: Words With Gods
Türkçe Adı: Tanrılarla Konuşmalar

Yönetmenler: Guillermo Arriaga, Hector Babenco, Alex de la Iglesia, Bahman Ghobadi, Amos Gitai, Emir Kusturica, Mira Nair, Hideo Nakata, Warwick Thornton
Ülke: Mexico
Yıl: 2014
Süre: 133 dakika


Konu:
Farklı coğrafya ve inanç sistemlerinden dokuz ünlü yönetmenin bir araya gelerek yaptığı Tanrılarla Konuşmalar, inanç ve inançsızlık üzerine bir zihin egzersizi. Ateizmden Hinduizme, İslamdan Budizme uzanan bir yelpazede her yönetmen, kendi kültürüne yakın duran inanç sistemi üzerinden bir hikâye anlatıyor. Guillermo Arriega’nın fikir babalığını yaptığı, 9 kısa filmden oluşan bu projedeki yönetmenlerin isimleri heyecan verici. Bahman Ghobadi, çektiği bölümde Yılmaz Erdoğan bir kez daha birlikte çalışma fırsatı buluyor.



272


34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 5. Filmim:

Orjinal Adı: Hill of Freedom
Türkçe Adı: Özgürlük Tepesi
Yönetmen
: Sang-soo Hong
Senaryo: Sang-soo Hong
Oyuncular: Ryo Kase, So-ri Moon
Ülke: Güney Kore
Yıl: 2014
Süre: 66 dakika


Ödülleri:
2014 Nantes 3 Continents En İyi Film
2014 Kore Sinema Yazarları Derneği–Yılın En İyi Kore Filmi


Konu:
İlk gösterimi Venedik’te gerçekleşen yeni Hong Sang-soo filmi, mektuplar aracılığıyla anlatılan bir aşk hikâyesi. Sevdiği kadının peşinden Güney Kore’ye giden Japon dil öğretmeni Mori’nin yazdığı mektuplar bunlar. Aradığı kadını bulamayınca yeni insanlarla tanışan ama aşkına yaşadıklarını anlatmaktan, günlük gibi yazılmış mektuplar bırakmaktan vazgeçmeyen bir adamın öyküsü. Peki, kadın bu mektuplara nihayet ulaştığında artık çok geç mi olacak? Ya da anlatılanlar hangi sırayla gerçekleşti acaba? Özgürlük Tepesi sadece etkileyici bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda bellek ve zaman üzerine bir deneme.



271

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 4. Filmim:

Orjinal Adı: Oh! What A Lovely War
Türkçe Adı: Ah! Ne Tatlı Savaş
Yönetmen: Richard Attenborough
Senaryo: Len Deighton
Oyuncular: Wendy Allnut, Colin Farrel
Ülke: İngiltere
Yıl: 1969
Süre: 144 dakika


Ödülleri:
1970 Altın Küre En İyi Yabancı İngilizce Film
1970 BAFTA En İyi Görüntü, En İyi Kostüm, En İyi Ses, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Yardımcı Oyuncu (L. Olivier), Birleşmiş Milletler Ödülü

Konu:
Birinci Dünya Savaşı sırasında geçen Ah! Ne Tatlı Savaş, Smith ailesinden cepheye giden bir grup gencin hikâyesini anlatan müzikal bir film. Büyük Savaş’la ilgili tarihe geçmiş pek çok anın yeniden canlandırıldığı sahneler ve göz alıcı müzikal numaralarla hızla akıp giden 2,5 saat boyunca, birbirinden ünlü oyuncular da irili ufaklı rollerde peş peşe karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz yıl hayata veda eden Richard Attenborough’nun bu ilk yönetmenlik denemesi, çekildiği dönemin ruh halinden açıkça etkilenmiş, görkemli bir savaş karşıtı film.

264

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 3. Filmim:


Orjinal Adı: '71
Türkçe Adı: 71
Yönetmen: Yann Demange
Senaryo: Gregory Burke
Oyuncular: Jack O'Connel, Sam Reid
Ülke: İngiltere
Yıl: 2014
Süre: 100 dakika


Ödülleri:
2014 Britanya Bağımsız Sinema Ödülleri En İyi Yönetmen
2014 Berlin Ekümenik Jüri–Mansiyon
2014 Philadelphia En İyi Yönetmen
2014 Dinard İzleyici Ödülü
2014 Atina En İyi Film

Konu:
Geçtiğimiz yılın en çok ses getiren ilk filmlerinden ‘71 nefes nefese izlenen bir aksiyon... Yönetmen Yann Demange, seyirciyi 1971 yılına, Belfast sokaklarına götürüyor. Bir ayaklanmayı durdurmak için yapılan harekâtta birliği erkenden geri çekilmek zorunda kalınca, deneyimsiz İngiliz askeri Gary yanlışlıkla tek başına geride kalır. Genç adamın Belfast sokaklarından canlı kurtulma çabasını anlatan filmin başrolünde, son yılların yükselişteki İngiliz yıldızı Jack O’Connell var. Demange ustalıkla çekilmiş takip sahneleriyle gerilimi en üst seviyede tutarken, olayların politik arka planını da es geçmiyor.




263

34.İstanbul Film Festivalinde izlediğim 2. Filmim:

Orjinal Adı: Magical Girl
Türkçe Adı: Sihirli Kız
Yönetmen: Carlos Vermut
Senaryo: Carlos Vermut
Oyuncular: Marina Andruix, Julio Arrojo, Luis Bermejo
Ülke: İspanya
Yıl: 2014
Süre: 127 dakika


Ödülleri:
2015 Goya Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu
2014 San Sebastian En İyi Film, En İyi Yönetmen


Konu:
İspanyol sinema ödüllerine damgasını vuran Sihirli Kız’a hayran kalan isimler arasında Pedro Almodóvar da yer alıyor. Lösemi hastası kızının son dileğini yerine getirmek için her şeyi göze alan işsiz bir baba, geçmişi sırlarla dolu ve bunalımda bir ev kadını, son on yılını hapishanede geçirmiş bir matematik öğretmeni... Carlos Vermut ikinci uzun metrajlı filminde, hayatları kesişen bu insanların hikâyesini anlatıyor. Bir aile dramı gibi başlayan Sihirli Kız, giderek karanlık ve rahatsız edici bir noktaya doğru ilerliyor ve final sahnesine dek seyircisini şaşırtmaya devam ediyor.




260

34.İstanbul Film Festivali Açılış Filmi:


Orjinal Adı: Conducta /Behavior
Türkçe Adı: Hal ve Gidiş
Yönetmen: Ernesto Daranas
Senaryo: Ernesto Daranas
Oyuncular: Miriel Cejas, Yuliet Cruz
Ülke: Küba
Yıl: 2014
Süre: 108 dakika


Ödülleri:
2014 HAVANA En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu (A. Rodrıguez)
2014 LİMA İzleyici Ödülü
2014 BRASILIA En İyi Senaryo
2014 MÁLAGA En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu (A. Rodríguez), İzleyici Ödülü

Konu:
Chala henüz on bir yaşında, uyuşturucu bağımlısı annesiyle yaşayan bir çocuk... Dövüş köpeklerini eğitiyor ve tanık olduğu şiddeti dışavuruyor. Carmela ise Chala’nın saygı duyduğu öğretmeni... Bu iki insanın hayatı Carmela’nın hastalığıyla birlikte değişiyor. Yedek öğretmen, Chala’yı başka bir okula gönderiyor. Hastalığı sonrası okula geri dönen Carmela, sınıfını dönüştürmeye çalışan yedek öğretmene karşı çıkıyor. Ernesta Daranas Küba'da gişe rekorları kıran bu filminde sorunlu bir çocuğu ve onu bazen kabullenen, bazen reddeden bir toplumu derinlemesine inceliyor.


Filmden bir replik: "Sınıfımda ne olacağına karar veremediğim gün, öğretmenlikte son günüm olur."